Bütünsel Yaklaşım

İnsanın varoluşuyla birlikte başladığı doğayı keşfetme ve ihtiyaçlarını karşılama serüveni avcılıktan yerleşik hayata geçişle farklı bir yöne evrilmiş, kaynakları kullanma amacı doğal ihtiyacını karşılamaktan öte zenginleşmeye, sosyal güç kazanmaya dönüşmüştür. Özellikle son 200 yıldır Sanayi devrimiyle ortaya çıkan üretim tarzı ve tüketim alışkanlığı dünyanın ekolojik dengesini alt üst etmiştir.

Buhar gücünün, ticari hayatta ve tekstil üretiminde kullanılması ile birlikte kas gücü yerine güçlü makinelerle üretim bu dönemde ortaya çıkmıştır. 19. Yüzyılın ilk yirmi yılında, özellikle makine parçası ve üretimde kullanılan aletlerin geliştirilmesi ile endüstride kolay ve hızlı üretim dönemi başlamıştır.

Sanayi devrimi ile başlayan süreçte bilimsel çalışmalar da daha hızlı, seri ve çok miktarlı üretimi gerçekleştirecek teknolojik gelişimi sağlamıştır.

İnsanlığın yararına görünen bu hızlı gelişme, ne yazık ki insanların daha çok sayıda üretme ve zengin olma hevesini kamçılamış ve doğadaki kaynakların hiç tükenmeyecekmiş gibi kullanılmasına sebep olmuştur. Zengin olmaya odaklanmış bu yaklaşım sonucunda ortaya çıkan üretim ve tüketim atıkları atmosferi, denizleri, nehirleri ve kara parçalarını uluslararası boyutlarda kirletmeye başlamıştır. Ekolojik denge alt üst olmuş, daha konforlu yaşama hevesi başta insanı ve tüm doğayı yok edecek bir ölüm makinesine dönüşmüştür.

Oysa gerçek gelişme ancak ekonomik gelişmişlik, sosyal gelişmişlik, insani gelişmişlik, sürdürülebilirlik ve yönetim unsurlarının aynı anda ve birbirleriyle uyumlu olarak gelişmesi halinde sağlanabilmektedir.

Henüz yeterli düzeyde olmamakla birlikte vahim gerçeğin farkına varılmasıyla birlikte özellikle 1990 lardan itibaren Toplam Kalite yaklaşımı, Temiz Üretim, Geri Dönüşüm gibi gelişmeyi çevre ile uyumlu sürdürülebilir bir anlayışla gerçekleştirme yönünde ciddi adımlar atılmaya başlamıştır.

Üretim teknolojisinin çevreye zarar verecek atık bırakmadan, üretim sürecinde en az doğal madde tüketerek, en az enerji ile istenen ürünü en yüksek verimle üretecek şekilde geliştirilmesi, böylece  “çevre dostu üretim” gerçekleştirme yönünde en azından bilinç düzeyinde önemli adımlar atılmıştır. Dünya ölçeğinde başlayan zarardan dönme eğilimi tüm uluslararası kuruluşlar düzeyinde karşılık bulurken, Birleşmiş Milletler Çevre Programı oluşturulmuş, “önleyici çevre yönetimi stratejilerinin üretim süreci, üretilen hizmet ve ürünler için bütünsel bir şekilde, sürekli olarak uygulanarak, bunlardan kaynaklanan insan sağlığı ve çevresel değerler üzerindeki risklerin ortadan kaldırılması ya da azaltılması ve verimliliğin arttırılması” tanımıyla işletmelerin sosyal sorumluluk çerçevesine oturtulmuştur.

Ekol Otomasyon Sistemleri A.Ş. kurumsal sorumluluk bilincine sahip bir firma olarak Toplam kalite sistemiyle çevreye,insana, bitki, hayvan ve diğer canlı varlıklara zarar vermeyen, az enerji ve kaynak tüketimi ile yüksek verimli üretim modelleri uygulamalarına öncülük yapmaktadır. Bütünsel yaklaşım ürünü tasarımlarıyla müşterilerin ihtiyaçlarını karşılamaktadır.

Esdor Otomatik Kapı Sistemleri kaynak israfının birey ve ülke ekonomisine vereceği zararı  dikkate alarak yapılan inovatif çalışmaların eseridir.

Esdor Otomatik Kapı Sistemleri  “Sürekli değişen ve çeşitlenen ihtiyaçları verimlilik, sürdürülebilirlik ve kaynak tasarrufu sağlayacak nitelikte ürünlerle karşılamak “ prensibi ile teknoloji, estetik, verimlilik, sürüdürülebilirlik unsurlarını bünyesinde barındıran bütünsel bir bakışla tasarlanmaktadır.

Esdor  daha iyi bir geleceğin temel taşlarından biri olmaya devam etmektedir.